Antik Mısır, Çin, Hindistan, Avrupa ve Anadolu uygarlıkları, yüzlerce yıl bitkisel tedavilerle sağlıklarını korumuşlardır. Örneğin; Hipokrat, hastalıkların doğayla uyum içinde tedavi edilmesi gerektiğini savunurken, Dioscorides ve İbn-i Sina (El-Kanun Fi’t-Tıbb) gibi pek çok hekim eserlerinde bitkisel ilaç tarifleri vermişlerdir.
Fitoterapi; bitkilerin veya bitkisel ekstrelerin hastalıkların önlenmesi, tedavisi veya sağlığı destekleyici amaçlarla kullanılmasıdır. Bitkilerde bulunan ve iki grup altında toplanan bileşenler yeni ilaç geliştirmek için kullanılmaktadır ancak fitoterapi bitkinin tamamının veya ekstrelerinin kullanılmasıyla ilgilenir.
Fitoterapi; bitkilerin veya bitkisel ekstrelerin hastalıkların önlenmesi, tedavisi veya sağlığı destekleyici amaçlarla kullanılmasıdır. Bitkilerde bulunan ve iki grup altında toplanan bileşenler yeni ilaç geliştirmek için kullanılmaktadır ancak fitoterapi bitkinin tamamının veya ekstrelerinin kullanılmasıyla ilgilenir.
"Doğru" koşullarda yetiştirilmiş ve kullanıma uygun hale getirilmiş bitkilere ulaşmakta çeşitli sebeplerle zorluk yaşadığımızda bitkisel ekstraktlar kullanırız. Örneğin deve dikeni bitkisinin tohumuna her zaman ulaşamayabiliriz, bu durumda ekstraktını öneririz.
Fitoterapiyle tedavilerde öncelikle bitkisel preparatları tercih etmemizin sebebi yan etkisinin az olması, bitkilerin içerdiği bileşenlerin sinerjistik (etkiyi artırıcı) ve antagonistik (etkiyi azaltıcı veya engelleyici) etkileri ve biyo-uyumluluktur. Örneğin piperin (karabiber ekstresi), kurkuminin (zerdeçalın aktif bileşeni) emilimini artırır. Bu nedenle karabiberle birlikte tüketilen zerdeçal daha etkilidir. Veya uyarıcı etkili bir bitki (örneğin ginseng), sedatif özellikli bir bitkiyle (örneğin melisa) birlikte kullanıldığında etkileri birbirini dengeleyebilir.
Ana etken, yardımcı etken ve dengeleyici bitki rolleri özellikle geleneksel Çin tıbbında belirgindir. Etkili bir fitoterapötik uygulama, bitkiler arasındaki tüm bu etkileşimleri gözetecektir. Sinerjistik etkiler tedavi gücünü artırabilirken, antagonistik etkiler başarıyı azaltabilir veya istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Günümüzde bu etkiler farmakolojik testler ve klinik çalışmalar ile ortaya konmaktadır.
Modern farmasötik ilaçlar genellikle sentetik kimyasallardan oluşur. Bu maddeler doğada doğal olarak bulunmaz ve vücut için “yabancı” (ksenobiyotik) kabul edilir. Buna karşın, doğal kaynaklı bileşikler —özellikle bitkisel ve hayvansal kaynaklı olanlar— vücudun fizyolojik sistemleri tarafından “tanıdık” olarak algılanır. Yani doğal bileşenler fizyolojik sistemlerimizle biyo-uyumludur. Bu özellik, etkinlikten yan etkilere kadar birçok biyolojik süreci etkiler. Örneğin vücudumuz, bitkilerde bulunan flavonoidler, alkaloidler ve terpenoidler gibi doğal molekülleri tanıyan enzim sistemlerine sahiptir. Başka bir örnek de zerdeçalın etken maddesi kurkumin üzerinden verilebilir. Kurkumin doğrudan aktif bir antiinflamatuar etki göstermez; ancak karaciğerde ve bağırsak bakterileriyle etkileşime girerek biyolojik olarak aktif metabolitlere dönüştürülür.
Hastalarımızın tedavisi ve sağlıklarının desteklenmesinde güvenilir bitkisel ürün üreticilerinin ürünlerini kullanıyoruz.
Ana etken, yardımcı etken ve dengeleyici bitki rolleri özellikle geleneksel Çin tıbbında belirgindir. Etkili bir fitoterapötik uygulama, bitkiler arasındaki tüm bu etkileşimleri gözetecektir. Sinerjistik etkiler tedavi gücünü artırabilirken, antagonistik etkiler başarıyı azaltabilir veya istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Günümüzde bu etkiler farmakolojik testler ve klinik çalışmalar ile ortaya konmaktadır.
Modern farmasötik ilaçlar genellikle sentetik kimyasallardan oluşur. Bu maddeler doğada doğal olarak bulunmaz ve vücut için “yabancı” (ksenobiyotik) kabul edilir. Buna karşın, doğal kaynaklı bileşikler —özellikle bitkisel ve hayvansal kaynaklı olanlar— vücudun fizyolojik sistemleri tarafından “tanıdık” olarak algılanır. Yani doğal bileşenler fizyolojik sistemlerimizle biyo-uyumludur. Bu özellik, etkinlikten yan etkilere kadar birçok biyolojik süreci etkiler. Örneğin vücudumuz, bitkilerde bulunan flavonoidler, alkaloidler ve terpenoidler gibi doğal molekülleri tanıyan enzim sistemlerine sahiptir. Başka bir örnek de zerdeçalın etken maddesi kurkumin üzerinden verilebilir. Kurkumin doğrudan aktif bir antiinflamatuar etki göstermez; ancak karaciğerde ve bağırsak bakterileriyle etkileşime girerek biyolojik olarak aktif metabolitlere dönüştürülür.
Hastalarımızın tedavisi ve sağlıklarının desteklenmesinde güvenilir bitkisel ürün üreticilerinin ürünlerini kullanıyoruz.